31 Aralık 2008 Çarşamba

tatile çıkıyorum


kızlarımla 20 güzel gün geçricem.boya kalemli oyun hamurlu,makaslı ,kağıtlı,dağınık 20 gün
ve en sevdiğim diziyi izleyeceğim.Amerikanın birbirinden güzel sexy umutsuz ev kadınlarını.
Hangi gün hangi saatte yayınlandığını bile unuttum...çok güzel bir dizi.adıyla bağdaşmıyor umut dolu bir dizi.Severek izliyorum ve düşünüyorum bunlar umutsuz ev kadınıysa bizimkiler ne durumda acaba....
dönüşümde bir kaç umutsuz ev kadını hikayesi anlatmayı planlıyorum..

Hiç kimsenin böyle küçük elleri yoktur

Saate bakmadım.sabahın yaklaştığı saatlerdi.Hava tam anlamıyla aydınlanmamıştı henüz.Minik ve sessiz adımlarla yanıma geldi."Korkuyorum" dedi.Davet bekler gibiydi ses tonu.yatağımdan hiç kalkmadan kollarımı açtım.Yatağıma geldi.Üzerime yattı.Başını her zamanki gibi kalbimin üzerine koydu.Bacaklarını karnına topladı .O muhteşem ellerinden biriyle bana sarıldı,diğeriyle saçlarımla oynamaya başladı.gözleri kapalıydı hemen uyudu.Onu izledim yine bir milyonuncu kez.Saçlarını okşadım.Göz kapaklarına ,kirpiklerine,burnuna,dudaklarına baktım baktım,baktım... Onu alıp içime sokasım geldi yeniden...Mutluluğu anlatacak bir kare dondurabilse insan hayatından bu anı dondurmak isterdim.kızlarımın bana sarılarak uyuduğu anlarııııı.. tuhaf oluyor insan içinden iki insan çıktığını düşününce...Onlar benim karnımdayken güvendeydi.Şimdi de korktukları zaman gece yarısı minik adımlarla benim yanımda alıyorlar soluğu.Yine güvende olmak istiyorlar.minicik elleriyle sarılıyorlar bana.bense kimbilir kaçıncı kez onları sonsuza kadar korumak için söz veriyorum kendime... sabah uyandığımda ezgi hala yanımdaydı .onu öptüm sabırla uyanmasını bekledim....yatakta oynadığımız ufak oyunlar çok hoşuma gidiyor.Minik ellerini severken uyandı .Bende bana nedense ezgiyi anımsatan ve ona çok sık söylediğim şarkıyı söylemeye başladım yine "hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur" "val ,val, val,bak benim ellerim minik görüyomusun ,yağmurdan bile minik.Benim küçük ellerim val" Diye bağırarak isyan ediyordu bizim minik...



30 Aralık 2008 Salı

bu ne yaman çelişki

yıllar önce bosna hersekte olmuştu benzer vahşet...çocuktum...bosna hersek deyince hemen kıyma makinelerinden geçirilen çocuklar geliyor aklıma...
bir yerlerde küçücük bebekler ölüyor.hiç suçu olmayan bebekler,ölümün anlamını bile bilmeyen bebekler ölüyor.Kimin hakkı var hayatlara bu acıyı sokmaya...evladının cansız bedenini kucağına alan babalar.bidaha göremeyeceği minik yavrusunun yüzüne özlemle bakan anneler kardeşinin cesedini dehşetle gören çocuklar takdir - i ilahi deyip unutabilir mi alçaklığı...haklı bir intikam yerleşmez mi minicik yüreklere...

herkesin birbirinden haberdar olduğu bu modern iletişim çağında göz göre göre ölüyorlar .onlar da , bosnahersekte olduğu gibi ve sadece müslüman oldukları için ölüorlar ve kimse hiç bir şey yapmıyor.
siyaset öyle bir hal aldı ki artık kimsenin kalıcı dostları ve kalıcı düşmanları yok sadece kalıcı çıkarlar var.Amerika yı karşısına almak istemeyen bütün modern dünya ülkeleri bu vahşete seyirci ...
bir gün sırf müslüman olduğumuz için bize de saldırmazlar diye ümit etmekten başkabi şey yapamıyoruz .
müslümanlar sayıca bu kadar çokken ve müslüman ülkeler bu kadar yer altı zenginliğine sahipken niye güçsüz ... dinimizin gereği birlik ve beraberlikken kendi aramızda bile ni ye bu kadar ayrıyız...bu soruların yanıtlarında gizli başarısızlığımız...

Biz kaoslar içindeyiz ...bir yerlerde bebekler öldü annelerinin gözü önünde işkence edilerek.
bir yerlerde bebekler ölüyor
yarın katillerin ülkemizde olmayacağını kim garanti edebilir.


bütün dinler can almayı haram sayarken;tarih boyunca en vahşi savaşlar en insandışı işkenceler en acımasız cinayetler hep din adına işlenmiş .En çok kan din için dökülmüş.

BU NE YAMAN ÇELİŞKİ demeden edemiyor insan.







29 Aralık 2008 Pazartesi

toblerone ve diğerleri


kendime toblerone aldım.Mutfak dolabının en üst rafında en gizli köşesinde duruyor bir kaç gündür.orda durduğunu bilmek bi gün onu yiyecek olmak bana tuhaf bir mutluluk veriyor.Bi süre daha kendimi süründürdükten sonra
sıcak süt veya limonlu soda eşliğinde ( ruh halime göre) tadını çıkararak yiyeceğim.
bence çikolatayı ikiye ayırmak lazım TOBLERONE ve diğerleri
bu güne kadar denemeyen varsa mutlaka denesin...
buda toblerone hakkında kısa bilgi
Toblerone’un yaratıcısı Theodor Tobler 1908 yılında yarattığı ballı ve nugalı çikolatanın tadının, diğer çikolatalardan farklı olduğunu tüketicilere anlatabilmek için şeklinin de alışılmışın dışında olmasını ister. Ve böylece hepimizin çok iyi bildiği üçgen şekilli çikolata “Toblerone” doğar.

26 Aralık 2008 Cuma

basılmamış kara basmak

atölyenin camından dışarı bakınca minik minik kar tanelerini gördüm
1 saat önceydi.. şimdi o kar taneleri büyüdü. Dışarı baktıkça yaşasın kar tatili diye bağırasım
geliyor.Zamanın daha yavaş aktığı günlarde, küçüklüğümde sabah

uyanıpta her yeri bembeyaz görünce çok sevinirdim.Hemen dışarı atardım kendimi kimsenin yürümediği yerlerde yürür.
BASILMAMIŞ KARLARA BASARDIM.Kar tatilleri ne güzeldi...sobanın arkasında kestane kokulu sıcak sütlü ve çikolatalı geçen miskin günler.yağışlı soğuk fırtınalı günlerde sonra elbet güneş açardı.Kartopu kahkahaları donmuş ayak parmakları kırmızı yanaklı ve kırmızı burunlu çocuklardık...
Şimdiburnuma değen kar taneleri beni mutlu etsede bu yoğun iş ve hayat temposunda ihtiyacım olan son şey kar tatili...
basılacak takvimler,ajandalar,kalemler,çakmaklar,süslenecek mekanlar
yıl başı yorgunluk demek benim ...bir an önce bu baskılar bitsin müşterilere işleri teslim edip rahat bir nefes almak istiyorum...
bir yanımda çok kar yağsın istiyor.havucumuzu kömürümüzü atkımızı alıp bizim küçük kadınlarla şöyle resimdeki gibi bir kardan adam yapalım




25 Aralık 2008 Perşembe

öküz ölünce badem gözlü olurmuş


Biz böyle bir milletiz.

Değerlerimizi sadece ve sadece kaybedince anlıyoruz.

ben ilk tv de tanıştım karagöz hacivatla...

ramazan ayında iftara yakın bir saatte çıkardı.

Üç kardeş dizilirdik ekran karşısına

hacivatın alaycı ve kızdıran gazelleri

karagözün saf görünen ama taşı gediğine koyan cevapları güldürürdü bizi.

Şimdi yunanistan hacivatla karagözün patentini almak için başvuruda bulunmuş.

Kimdir karagöz ve hacivat

bunu oynatan kişi kimdir

nasıl bir sanat dalıdır bu

sanat dalı mıdır yoksa

osmanlı mı keşfetmiştir bu gölge oyununu

yoksa başka bir ülkeden mi etkilenilmiştir..

özel ilgisi olan kişiler bunların cevaplarını biliyodur elbet

ama millet olarak bilmek lazım değil mi bir şeye milli değerimiz demek için.

ben bu haberi duyunca çok üzüldüm birileri sizin olanı elinizden almaya kalkınca duyacağınız hüzünle aynı bu...

ama sorsan yunanistanın daha çok hakkı gibi geliyo bana

1000 yıllık kültürümüzde var bizim hacivatla karagöz

yunanistanın kültürüne baksan geçmişi anca 100 yıldır.

ama onlar bizden daha çok biliyor hacivatla karagözü ,o kadar değer veriyorlar ki patentini almak için başvuruda bulunmuş adamlar...

Biz tarihiyle kültürüyle övünen türk milleti ancak kaybedince ya da birileri çıkıp elimizden almaya kalkınca sahiplenmeye çalışıyoruz değerlerimizi...

ben nolcak burası türkiye laflarını duymak istemiyorum artık.

Güzel kültürümüze ,güzel geleneklerimize güzel insanımıza güzel vatanımıza sahip çıkalım

24 Aralık 2008 Çarşamba

çilekli pasta


veeee günler geçtikçe yok olmak ama unutulmamak duygusu sarıyor insanı...

minik kızlarım beni çilekli pastayla hatırlasınlar istiyorum...

Eve aldığımız her pastanın üzerine mum koyup yakıyoruz ve aile boyu iyi ki doğdun seramonisi yaşanıyor.

Pasta beni mutlu ediyor .Bizim evde mutluluk bulaşıcı.

kızlarımı bıcır bıcır görmek babalarının tatlı kahkahalarını duymak hoşuma gidiyor.

Ben sırt çantasıyla başka şehirler de başka başka ülkelerde geçecek bir yaşam hayal etmiştim kendime ... Çocuk insana göçebe yaşam şansı bırakmıyor.

ama olsun onlara baktıkça iyiki doğurdum diyorum...


İYİ Kİ DOĞDUNUZ KIZLAR

İYİKİ DOĞURDUM.

23 Aralık 2008 Salı

KARDEŞİM SEN DÜŞÜNCEDEN İBARETSİN geriye kalan et ve kemiksin


DEMLİ BİR ÇAYI YUDUM YUDUM İÇMEK GİBİ BİR YERİNDEYİM HAYATIMIN




mevlananın yıllar önce farkettiği bir mucize bu. KARDEŞİM SEN DÜŞÜNCEDEN İBARETSİN geriye kalan et ve kemiksin


aslında hayat yaşadıklarımızla alakalı değil algıladıklarımızla ilgili.
şöylede diyebiliriz ne anlıyorsan O sun


düşüncelerimiz bize verilmiş bir sihirli değnek...
mutluluk için değil mi çabamız o zaman hadi bu gücü kullanalım
ne diyor mevlana "kardeşim düşünceden ibaretsin geri kalan et ve kemiksin


gül düşünürsün gülüstanlık olursun


diken düşünürsün


dikenlik olursun..."


madem tek bir tane yaşam şansımız var


ve madem değiştiremiyoruz hayatlarımızı


öyleyse algılama şeklimizi değiştirelim


iyi düşünelim
iyi olsun herşey
iyilik sarsın etrafımızı ve herkese bulaşsın bizden

çünkü biz her şeye her iyi şeye layıkız..

13 Aralık 2008 Cumartesi

fırtına sonrası gibi










hastayım üşüyorum ve evime gitmek istiyorum.
bayram ziyaretleri sırasında feci üşüdüm.Ama dün çok güzel olmasını istediğim bir düğün vardı . o yüzden koyvermedim kendimi direndim.
dün herşeyin kusursuz olması için çok uğraştım.
kapı süslemeleri canlı çiçekler nikah masası her şey rüya gibiydi.
akşam düğün başladığında hafiflikti tek hissettiğim . ama işte olan oldu
gece yatarken bir ağrı yapıştı başıma.sabah hasta kalktım yataktan.bu saat oldu tek lokma yemedim.omzumda şalım bacaklarıma örttüğüm montumla oturuyorum dükkanda. sanırım bu hastalık galip gelecek ve biraz sonra kendimi evimde yatağımda bulacağım. tabii kızlar uyutursa.