30 Mart 2009 Pazartesi

EEEEEEEEEE......durum ORTADA

HERKESİN kızdığı hükümet,millete açlık çektiren hükümet,işsizlik oranını tırmandıran hükümet,krize önlem almayan hükümet,Türkiye yi gerilere götüren hükümet........
AKP Hükümetimiydi bu?
Kim rahatsızdı bu hükümetten?
Türk halkı mı?
Peki kim verdi o oyları?.................

Seçim sonuçları bir kez daha gösterdi ki AKP yi bu halk istiyor kardeşim....
Ama şu da var .Erken seçimlere göre akp de bir miktar düşüş yaşamış. Uyanan bir kesim var demekki.
Yani benim hala umudum vaaaaaaaaaaaaar.
Deniz Baykal'ın oturduğu genel başkanlık koltuğu çok mu rahattır merak ediyorum.CHP NİN BAŞINA MUSALLAT OLDU.Onu orada istemeyen bir çoğunluk var.Bunu benim gördüğüm kadar o göremiyor mu.
Hazır AKP güven kaybetmeye başlamışken,CHP NİN BAŞINA güven veren ,imajı ve karakteri sağlam bir adamı koysalar,Atatürk 'ün kurduğu chp yi yine layık olduğu düzeye çıkarsalar,eminim ki peşlerinden giden çok olur.
Hayır yani Baykalı sevmediğimden değil.Şahıs olarak tanımam bile kendisini.Ama Baykal la CHP olmuyor Olamıyor.Ya da ancak bu kadar oluyor.Aç artık chp nin önünü kardeşim düş yakasından
CHP benim için hep bir yürek sızısı...Atatürk ün kurduğu parti olduğu içinbu günki konumuna tahammül edemiyorum.Antikacı ruhumdan kaynaklanıyor bu herhaldei, eskiler değer yitirsin istemiyorum.Birde o kadar çok seviyorum ki türkiye'yi ve türk olmayı layık olduğumuz gibi yaşayalım istiyorum.
Bir tarafta sokaklarda aç ölen insanlar,faşist katliamlarda can veren insanlar,parçalanan bebek cesetleri.....Diğer yanda ihalelerde savurganca harcanan paralar.Bir belediyenin yollarını yapmamak ne kadar yanlışsa ,1 liraya yapılacak yolu 10 liraya yapmakta o kadar yanlıştır...

Sanırım gene dağıttım.Siyaset benim harcım değil.Kirli ve ikiyüzlü ilişkilerden uzak basit bir insancağızım ben.

26 Mart 2009 Perşembe

türkiye sınırları içerisinde yaşıyorsanız İMDAT DİYE BAĞIRIN HAYATINIZ TEHLİKEDE


112 görevlisi : 112.
İsmail Güneş (İ.G): Ben İHA Muhabiri İsmail Güneş, helikopter ile düştük.
112 : Nerede? Neredesiniz?
İ.G : Bilmiyorum nerede olduğumuzu. BBP Genel Başkanı Yazıcıoğlu ile birlikteydik.
112 : Neredesiniz?
İ.G : Hatırlamıyorum.
Helikopteri kullanan pilot Kaya İstektepi
112 : Etrafınıza bakın, ne görüyorsunuz?
İ.G : Her taraf kar, sis. Her taraf sis.
112 : Helikopteri nereden kiraladınız?
İ.G: Bacağım kırık olduğu için konuşamıyorum. Erhan ağabey nereden çıkış yapmıştık. Çağlayancerit orada bir yerde düştük. Hangi yere
düştüğümüzü hatırlamıyoruz, her taraf sis, göremiyorum. ... 35 00 benim numaram.
112 görevlisi: Telefonu kapatmayalım, yerinizi tespit etmeye çalışıyoruz.
İ.G : Kahramanmaraş'ın dağlarından, her taraf sis. göremiyorum.
112 görevlisi: Parti merkezinden kiminle görüşebiliriz, sizinle ilgili?
İ.G : Bilmiyorum, şarjım bitmek üzere. Alo. Biz nereye gidiyorduk? Yozgat tarafında bir yere gidiyorduk hanımefendi.
112 görevlisi: Kapatmayın yerinizi tespit etmeye çalışıyorlar.
İ.G : Erhan ağabey, nereden geldik, nereye gidiyoruz. Şu an Çağlayancerit'ten gelip, nereye gidiyoruz. Yozgat-Yerköy mü? Çağlayancerit'ten, Yozgat-Yerköy'e gidiyoruz. Burası çok soğuk.
Alo. Yer tespit edemiyor musunuz?
112 görevlisi: Siz kapatmayın beyefendi telefonu.İ
.G : Hanımefendi şarjım bitecek.1
112 görevlisi : Alo, Alo. İyi misiniz?
İ.G : Kötüyüm, ayağım kırık.
112 görevlisi: Şu anda siz helikopteri görebiliyor musun?
İ.G : Şu anda helikopterin içindeyim.
112 görevlisi: Alo. diğer beş kişi yanınızda değil mi şu anda? Size cevap verebiliyorlar mı?
İ.G : Diğerlerinden ses yok. Erhan ağabey, Erhan ağabey de ıhlayarak cevap veriyor. Alo, hanımefendi, yerimizi tespit edemediniz mi?
112 görevlisi: Şu anda emniyet bulmaya çalışıyor, sakin olun.
İ.G: Erhan ağabey, ıhlıyor sadece. Bende üşümeye başladım. Ben sakin olmaya çalışıyorum.
112 görevlisi: Sakin olmaya çalışın, tespit etmeye gayret ediyorlar.
İ.G: Muhsin Bey'i göremiyorum.112 görevlisi: Aynı helikopter ile mi havalandınız?
İ.G: Evet. Ayağım çok kötü kırıldı. Ölende var herhalde. Bu arkadaş kim ya.
112 görevlisi: Ayağı kırık, yerinden kımıldayamıyorum. Emniyetle görüşüyorum.
İ.G: Alo, hanımefendi.
112 görevlisi: Açık kalsın telefon.
İ.G: Şarjım bitmek üzere. Benim numaramı görebiliyor musun?
112 görevlisi: Kapatmayalım, ulaşıyorlar, kapatmayalım numarayı. Sizin nereye gittiğinizi anladık. Yozgat-Yerköy'e gidiyoruz dediniz.
İ.G: Alo. Sakin olalım da şu anda donuyoruz burada, ayağım da kırık.
112 görevlisi: Kapatmayın, bir saniye.
İ.G: Alo. Erhan ağabey, Erhan ağabey. Sen kalkabiliyor musun yerinden? Hanımefendi.
112 görevlisi: Şarjınız bitinceye kadar açık kalsın, aramaya devam ediyorlar çünkü. Kapatmayın alo.
İ.G: Alo. Ayağım kırıldı.
112 görevlisi: Başka yerinizde kanama var mı?
İ.G: Gözükmüyor.
112 görevlisi: Kravatınız var mı? İp gibi kravat gibi bir şeye elinizi uzatabilir misiniz?
İ.G: Kravat yok. Şu anda gözükmüyor.
112 görevlisi: Polis ekipleri yerinizi bulmaya çalışıyor. Siz moralinizi yüksek tutun. Zaten sizin
yerinizi tespit edecekler. Edemediler daha. Tespit etmeye devam ediyor.
İ.G: Herkes öldü herhalde.
112 görevlisi: Kanamadan dolayı sessiz kalmış olabilirler, endişe etmeyin, sizi kurtaracaklar.
İ.G: Erhan ağabey, Erhan ağabey. Kırık ayağımın altında, kaval kemiğinde. Kanama değil, kırıldı ya.
112 görevlisi: Alo, beyefendi. Şu anda bacağınızın durumu nasıl?
İ.G: Ağrıyor. Alo. Yeri tespit edemediniz mi? Donmaya başladım, üşümeye başladım. Üşüyorum. Tipi var. Helikopterin içine girdim. (İnleme sesleri) Buradakiler öldü herhalde ya. Erhan ağabey, Erhan ağabey. Yok. Kimseden ses gelmiyor, gelmiyor. Eyvah çok kötü.
112 görevlisi: Ayağınız sıkıştı mı?
İ.G: Evet. (inlemeler) Tespit edemediler mi ya. (inleme) Ayağımı oynatamıyorum.
112 görevlisi: Emniyet yerinizi tespit etmeye çalışıyor.
İ.G: Erhan ağabey. Ağabey bir kendine gelmeye çalış. Bak ben kendime gelmeye çalışıyorum. Yatıyor ıhlıyor.
112 görevlisi: Başka kimseden ses gelmiyor mu?
İ.G: Yok, yok. Çok kötü ayağım kırıldı. (İnleme) Hanımefendi hala bulamadınız mı yerimizi?
Burada donacağız, diğer insanlar öldü herhalde. (İnleme sesleri) Ayağımı oynatamıyorum. Çok pis kırıldı ayağım. Yerimizi ne zaman tespit edeceksiniz hanımefendi.

Bu ne biliyormusunuz düşen helikopterden sağ kurtulan vatandaşla 112 servisinin konuşması.
Çok yakın bir tarihte Bursa da ölen gencecik Ulaş'ı hatırladım ve acizliğimizi....
Telefondan en fazla bir kaç dakikada yer tespiti yapılabileceğini açıklamıştı o sektörden biri.
İzlediyseniz hatırlarsınız SADE VATANDAŞ ta yayınlanmıştı.
Neden hala yerlerini tespit edemiyorlar.Bir çok insan bizim can ve mal kaybımızı engellemek adına çalışıyor ve bizim vergilerimizle maaş alıyorlar.Lütfen herkes it dalaşını bırakıp görevini yapsın.Arada insanlar ölüyor.Olan hayatlarımıza oluyor.Ölümler belki sizin için bir rakam.
Tuncelide 15 şehit
Uludağda 1 ölü........
Ama aileler için onlar evlat
çocukları için baba ,anne
sevgilileri için sevgili
ve kolaymıdır haksız bir ölümle bir evladı,anneyi,sevgiliyi kaybetmek.Hala bizden oy isteyenler ÖNCE SEÇMENLERİNİZİN CAN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYIN.

bangır bangır SEÇİM arifesi

Bir yerde okumuştum fıkra gibi bir şey çok hoşuma gitti.Uzundu ama burda kısaca bahsedicem.

Kıyamet kopmuş sonunda herkes ölmüş.İnsanlar kalıcı mekanlarına yerleşecek.Sıra Tayyib'e gelmiş iki melek bunu almış.

"Siyasetçilere ayrı bir uygulama yapıyoruz" demişler.Sana cehennemi de cenneti de göstericez hangisinde kalacağına bir oylamayla sen karar vericeksin.Tayyip cehenneme gitmiş yemyeşil bir golf sahası arkadaşları orada bütün gün harika vakitgeçirmiş.

Ertesi gün melekler bunu cennete götürmüş.Huzurlu ferah bir ortam bütün fakir insanlar

orada ve sadece sohpetle vakit geçiriyorlar.Tayyibi pek sarmamış ortam.İki gün sonunda melekler gelmiş ve demişler" hadi kullan bakalım oyunu cenneti mi tercih ediyosun cehennemi mi?"

Tayyip demiş "arkadaşlar cennet güzeldi ,ama arkadaşlarımla golf oynayıp kaliteli yemekler yemeyi tercih ederim.Oyumu cehennemden yana kullanıyorum."



Melekler almış bunu cehenneme götürmüş.Tayyip bakmış arkadaşları balçık içinde çöpler,yangınlar,hepsinin elinde siyah poşetler çöp topluyorlar.

Tayyip çok şaşırmış.

"bana gösterdiğiniz cennet böyle değildi."demiş

meleklerde ona demiş ki;



"Dün bizim seçim çalışmamız vardı.Bu gün çalışmalar bitti sen oyunu bize verdin...



nasıl .Çok yaratıcı arkadaşlar var.Takdir ediyorum nasıl uyarlıyorlar böyle şeyleri.
Abuk sabuk giydirilmiş arabalar geziyor sokaklarda,bangır bangır müzik çalarak.
Bunları da komik ve yaratıcı buluyorum.
Ama kızıyorumda benim kızlarım onların gezmeye başladığı saatlerde uyuyor.Mecburmu çocuklar korkarak uyanmaya canım.Hem biz sizin seçim müziğinizi oylamayacağız.Bizi yanlış anlamayın.Abartmayın olayı bu kadar.





Sabah kızlarım uyuyordu .Onları izledim uzun uzun.Hayatın onlara güzellikler getirmesini diledim.Masum uykuları bölünmesin istedim.Parmaklarımın ucunda yürüyerek çıktım odalarından...

25 Mart 2009 Çarşamba

fener camiasına bir KİŞİ daha katıldı

aslında fener bahçeli değilim.Ama fenerlilerin bu hasta fanatik hallerine bayılıyorum.2 ay kadar oluyor bir müşterim geldi 25 martta benim oğlanın doğumu var organizasyon yapalım dedi.Ben ona yapabileceğimiz örnekleri gösterirken (mavi yoğunlukta gösteriyorum tabii)benim oğlan fenerbahçeli.Her şey sarı lacivert olsun dedi.


Veeeee büyük gün geldi çattı .Bu sabah çocuğun ailesinden bile önce hastanedeydik.Bebek şekerine kadar her şeyi sarı lacivert hazırladık.Annenin de haberi yok bu arada ona da süpriz yaptık.Yarabbim ne ince erkekler yaratmışsın ...haberimiz olmadı.Adam 2 ay öncesinden eşi ve çocuğu için süpriz karşılama partisi hazırlıyor düşün.


Sonunda Kaan Bartu doğdu.Baktım uzaktan hemşirenin kucağında küçücük bebek kocaman fenerbahçe şapkasıyla geliyor. İnsan böyle mutluluklara şahit olunca duygulanıyor.Bebeği görünce ağlayasım geldi valla.İşimi bu yüzden çok seviyorum.


öğleden sonra da ikiz kız bebeklere 1. yaş kutlaması organize edicez. Çalışma moduna girdim artık.




Bu arada tugbisimm sizi en çok etkileyen kitap demiş ve beni mimlemiş ama buna başka zaman cevap vericem.Bütün kitaplar beni etkiledi.Hatta beni okuduğum kitaplar inşaa etti ama en çok etkileyenini eleyerek bulucam.

23 Mart 2009 Pazartesi

acil SİLKELENMEM lazım

bu sabah dehşetle farkettim ki benim en güzel gün planım yok...
Biri çıksa bana deseki" yüce insan bu günü sana bahşettik,bu gün senin en güzel günün olacak ,sahne senin bakalım nasıl yaşayacaksın"
verebileceğim hiç cevap yok.İnsan şu koskoca hayattan nasıl kendisi için bir şey beklemez canım ...kızdım kendime.Şeçim çok yaklaştı malum işim gereği yorulduğum ve yaşamaya mecalim kalmadığı için bu günlerde yaşayacağım en güzel gün uyuyarak geçireceğim bir gün olurdu herhalde...en güzel günde de uyunurmu canım...

Bütün hayatımızı tek tek günlerden inşaa ettiğimize göre her günümüzü en güzel gün gibi yaşarsak otamatikman hayatımızda güzel geçer.
Ama insanın her gününü güzel geçirmesi mümkün olmuyor.
Ben mesela kaç gündür kendimi şımartıyorum.Sevdiğim yiyecekleri pişiriyorum kendime,kocaman bardaklarla çaylar içiyorum,kızlarımla tembel yatak oyunları oynuyorum,
hayatımın en güzel günlerini yaşama projesi adına her şeyi yapıyorum ama hıyarın biri çıkıp büyüyü bozuyo işte...
Bu sabah duşa girdiğimde şarkılar mıraldandım,krallara layık bir kahvaltı yaptım.Kocaman bardağımla tam 3 bardak çay içtim.yetişme kaygısı duymadan tadını çıkardım.Gittim en güzel kıyafetlerimden birini giydim.Makyaj yaptım.kendi kendime fön çekmeye çalıştım(beceremedim ama olsun).Arabada özgün müzik dinledim.Dükkana neşeyle girdim.Çalışana tebessümlü bir günaydın dedim.Kendi kahvemi kendim yaptım.Kokusu dükkana yayıldı.Ortalama mutlu bir insan olarak başladım güne yani...

Kimse günümü bozamaz dedim karşılaştığım her aksiliğe.Ama kapıdan içeriye dünyanın en negatif insanları girdi ve büyü bozuldu.Görseniz o ne kıro tavırlar,o ne bütün dağları ben yarattım edaları.bi de adi bir sigara içiyorlardı ki sormayın.Seçim sezonu başladığından beri yakamdalar.Seçilenler böyleyse seçmen kitlesiyle asla karşılaştırmasın allah.
Sırf onun adi sigarası yüzünden küllükleri kaldırttım .Küllük bulamayınca içmez belki diye.
Gelip kendini koltuğa yaydığından iyice emin olduktan sonra sigarasını yaktı.
"Abla çok güzel dükkanın var ama bir küllük koymayı unutmuşun "demez mi.Üstelik ben o ayının yaşının yaerısı kadarım.
"kapalı alanlarda içilmiyo ya o yüzden ..."lafımı bile bitiremeden.
"boşver abla o saçmalıkları kim görcek"

olan benim sağlığıma oluyo tabii .Kapıyı açtım havalansın diye .
"abla kapa kapıyı hasta olucaz"demez mi hıyar.
2 saat boyunca grafik çalışması yaptık.Bitirip çıktıyı eline alınca dedi ki
"bunun için mi iki saattir burdayız ,ben 10 dakikada yapardım bunu."
evet sayın dingil; banada hazır bir afiş versen elime bunun aynısı desen bende onu 10 dakikada yaparım.Senin 2 cm yukarı 4 cm sağa ,olmadı ilk hali gibi olsun,senin yaptığın iyiydi abla gene öyle yapalım...v.b. yorumların yüzünden 2 saatimizi beraber geçirdik.Hayatımın en güzel gününün 2 saatini sana harcadım.Değer miydi?bilmiyorum ama müşteri öküz de olsa velinimettir bunu biliyorum.

kendim için ciddi kaygılarım var artık.

Sahip olduğum tek şey hayatım onuda nasıl en güzel hayat olarak yaşayacağımı bilmiyorum.Kendim için bir acil eylem planım yok.İşkolik kadının teki oldum.



21 Mart 2009 Cumartesi

mUHteŞEM biR yAŞamın Ardında Kalan

dün gittiğim işyerinin duvarında bir takvim ilişti gözüme.
hani çocuklarımızın fotoğrafı bulunan objeler yaptırırız ya o cinsten...babası kızı için yaptırmış ...üstte küçük kızın fotosu var altında can yücelin muhteşem şiirlerinden biri HER ŞEY SENDE GİZLİ...
BİR AİLENİN ÇOCUĞUNA VEREBİLECEĞİ EN GÜZEL YAŞAM DERSİ BU BENCE...
O kadar etkilenmişim ki akaşam yatarken kızlarımdan birini aldım yatağıma bu şiiri okudum ona.İş yerime geldim az önce ve dilimde yine can yücelin şiiri.
işte yüzyılın en muhteşem şiiri:

Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar inansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin…
Can Yücel

18 Mart 2009 Çarşamba

güzel günler GÖRECEĞİZ çocuklar

her gün kendime okuma artık şu lanet gazeteleri,haberleri izleme ,televizyonu açma mümkünse diyorum.
Ama inadına bütün felaket haberleri gözüme gözüme giriyor.İçim acıyor okuduğum her habere.
Küçük kızlarımı düşünüyorum.KORKUYORUM.

Bütün bu caniler,katiller,tecavüzcüler hepsi birer bebekti.bebekler istisnasız ne kadar güzel,ne kadar masumlar değil mi?

Peki sonra ne oluyorda masum bebekler büyüdüklerinde cani oluyorlar.Bunu aklım almıyor.Bir insan ne yaşar ,nelerle karşılaşırda canavarlaşır.
Birinin boğazını keserken biri ne hisseder,anne babasının sevmeye kıyamadığı küçücük bir çocuğu yakarken biri ne düşünür.Döverken masum melekleri ,aciz yaşlılara eziyet ederken
nasıl bir açıklamanın arkasına sığınır?

Yer yüzündeki en büyük kötülükleri ancak insanlar birbirine yapabiliyor.Birilerinin bir teorisi var.İnsan en büyük canavardır ,eğitimle toplumsal kurallarla kendini ehlileştirmeye çalışır diyorlar.Bu doğru olabilir mi?Bilmiyorum.Bildiğim bir şey var .Doğduğunda her bebek masum doğuyor.Sonra birilerinin ihmal ederek büyüttüğü bu bebekler gün gelip bizim özene bezene yetiştirdiğimiz bebeklerimiz için tehdit unsuru oluyorlar.Bu yüzden bu ihmal edilmiş çocuklar sadece kendi anne babalarının sorunu değil aslında ,bizimde sorunumuz.

Keşke bir şeyler yapabilsek.Kocaman bir silgimiz olsa kötülükleri silebilsek.Masum insanları canilerin elinden kurtarabilsek.
Keşke bir gün gelse ve insanların bütün işi gücü doğan güneşten keyif almak,gün batımını huzurla izlemek olsa...

ortaokulda hatıra defterlerimi süsleyen bir şiir vardı;
bir tek kalbin kırılmasını önleyebilirsem
boşuna yaşamış olmayacağım
bir yaşamdan acıyı alabilsem
ya da bir acıyı hafifletebilsem
ya da bir ardıç kuşunu yeniden yuvasına koyabilsem
boşuna yaşamış olmayacağım


Emily Dickinson yıllar önce ne güzel yazmış.

Kızlarımı da bu şiirle tanıştaracağım.Edip akbayramın güzel günler göreceğiz çocuklar şarkısını söyleyeceğiz coşkuyla.yüreğimin derinliklerinde korkularım hep olacak biliyorum.
Anne olmak birazda böyle bir şey....

17 Mart 2009 Salı

asi çocuğuyla başa çıkamayanlara müjde


Asi Çocuklar
Asi Çocuklar’da, ebeveyn becerilerinin geliştirilmesi, kontrolsüz davranışların, ağlama krizlerinin uysallaştırılması gibi konular ele alınıyor. Kitap Dr. Tanya Byron’ın ünlü TV programındaki gözlem ve öğretilerine dayanarak hazırlanmış. ARKA KAPAK YAZISI Çocuğunuzu nasıl yetiştirdiğinizin sonuçları uzun vadeli olacaktır. Bir anne baba olarak bugün alacağınız her karar, yarının genç bir bireyinin tohumlarını ekecektir. Dr. Tanya Brown ailelerin hayatını değiştirmekle tanınıyor. Ingiliz televizyon kanalı BBC’de yayınlanan ve büyük ilgi gören “The House of Tiny Tearaways-Asi Minikler Evi” adlı televizyon programında Dr. Tanya, çocukların davranışları ve anne baba olmakla ilgili sorunlara profesyonel bir bakış açısıyla ışık tutuyordu. Altı gün boyunca, 24 saat gözlenen Ev, dayanma güçlerinin son noktasına gelmiş ailelere bir sığınak oldu ve sonunda anne babaların aile hayatlarında ciddi değişiklikler gerçekleştirmelerini sağladı. Bu kitap, televizyon programı üzerinden her anne babanın karşı karşıya kalabileceği sorunlara ışık tutuyor. Ev’e gelen her anne baba, aslında birer örnek sayılabilir. Pek çok aile onların yaşadıkları sorunları ve benzerlerini yaşıyor, ama gerçek hayatta herkes bir klinik psikologla birlikte vakit geçirme ve onunla aynı ortamda bulunma imkânına sahip değil. Dr. Tanya oyun ve övgüye önem veren, sınırları ise açık bir şekilde ortaya koyan yaklaşımıyla, anne babalara çocuklarını birey olarak kabul edip bunun tadını çıkararak onları nasıl yetiştirebileceklerini gösteriyor. Kitapta, anne babaları karşı karşıya kaldıkları sorunların kökenine inmeye ve çocuklarının başa çıkılması güç davranışlarının gerisindeki gerçek sorunları keşfetmeye teşvik eden Dr. Tanya, yıkıcı davranışları olumlu davranışlara çevirmek için pratik çözümlerin aile içinde nasıl uygulanacağını da anlatıyor.
“Dr. Tanya kelimenin tam anlamıyla hayatımızı de ğiştirdiniz. Artık bağırmıyorum. Arkadaşlarım da artık bağırmıyor. Oğlum da her gece kendi yatağında uyuyor.” Nicola Egbon, Dante’nin annesi
bazen çocuklarla başa çıkmak dünyanın en zor işi olabiliyor.bu kitap anne ve babaların imdadına yetişecek bence hemen alın.

BAŞKA TÜRLÜ BİR YAŞAM

Babama manyaklık derecesinde hayrandım.Dünyada en iyi en haklı insan benim babamdı...ondan başka herkes ben dahil eksik ve yetersizdik.
Kendi için kılını kıpırdatmayan insanlardanım bende ,okuldaki bütün takdirlerimi babam için aldım.
Adına büyümek dediğimiz bu tuzak bütün kavramlarımı sildi süpürdü.Artık ne babam mükemmel ne de ben onun gözüne girmeye çalışan küçük bir çocuğum.
Anneler ve babalarda insan ve onlarda kendi zaaflarını çıkarlarını ön planda tutuyorlar aslında ve biz bunu büyümeden göremiyoruz.
Babam benim için hayal kırıklığının öteki adı.Suçluluk duygularımın sebebi...
Şunu farkettim ki onu sevmediğimi yüksek sesle söylemeye başladığımdan beri daha huzurluyum...
sevgi hakedene verilir dimi.Sırf baban diye birini sevmek zorunda değilsin.
çocukken manyak gibi sevdiğin her yerde savunduğun herifi büyüyünce sevmemek nasıl bir duygumu? boşluk kocaman bir boşluk.
Tüm bunlara rağmen biraraya geldiğimizde neşeli kahvaltılar yapıyoruz ona karşı son derece saygılıyım.o hala dünyada onu en çok benim sevdiğimi sanıyor.Bu da benim intikamım.Büyüyüpte onun kendini bana gösterdiği adam olmadığını anlamaya başladığım günlerde hissettiğim hayal kırıklığı ne ise babamda bir gün hayatı boyunca yanılmış olmanın hayal kırıklığını yaşayacak.tabii ben bunu ona yaşatmam.
gerçeği evlenipte çoluk çocuğa karıştığımda farkettim ..Daha önce farketmeyi öyle çok isterdimki.
Ben evliliğimi bile babam için yaptım.Onun akıllı kızı da herkes gibi evlenip mutlu bir yuva kursun diye..Oysaki sırt çantası ile geçen bir hayat düşünmüştüm ben kendime başkaları ne der diye düşünmeden

14 Mart 2009 Cumartesi

% 2 yaşamak için yetmez



çocukluğum kendini temizliğe adamış ev kadınlarından nefret ederek geçtiiiii.

büyüyünce asla bu manyak ev kadınlarından biri olmayacağımı düşüne düşüne büyüdüm.Ama şimdi tamda nefret ettiğim kadın tiplerinden biriyim.Üstelik bu temizlik manyağı hallerimi kendime kabul ettirecek haklı sebeplerim bile var.

Temiz bir ev ve çocuklarımın mümkün olduğunca az mikropla tanışmasıiçin giriştiğim mücadelede enerjimin %98 ini harcıyorum.Kalan %2 o kadar az ki mutlu olmama ,hayattan zevk almama ,dinlenmeme ,eğlenmeme yetmiyor.Bunu bile bile daralttığım çemberden çıkamıyorum.

Biz umutsuz ev kadınları,evliliğin üzerimize örttüğü tortudan kurtulmak için mi bu kadar temizlik yapıyoruz acaba...Yoksa ruhlarımızı temizlikle uyutup hayatı nasıl ıskaladığımızı görmemeye mi çalışıyoruz.

Bence uzmanlar bu konuyu acilen işlemeli.

Tutarsız olanda şu ki; nefret ettiğimiz bizi hayattan uzaklaştırdığını düşündüğümüz yaşamlarımıza sıkıca bağlıyız.Ne sürüden biri olmayı sindirebiliyoruz ne de sürüden ayrılan olmayı.

Oysa hepimiz biliyoruz mutlu azınlık olmak mutsuz çoğunluk olmaktan hep daha iyidir.