26 Kasım 2008 Çarşamba

sıcak çikolata

bu gün yoğun geçicek
sabah erken kalmak için saati kurmuştum
çaldı......çaldı..........çaldı.....
kapattım ve tekrar yattım.neyseki yücel saatini son 10 dakikaya kurmuş .
geç kalmaktan kurtulduk.
duş ,kıyafet,makyaj 10 dakikaya sığdırılabiliyomuş öğrendim.
bu sıralar dışarıdan poğaça börek sevmiyorum.
ekmek arası peynir takılıyorum.
ikimizede yarım ekmek hazırladım.bir elimde montum bir elimde çizmelerim eciş bücüş çıktım evden.
bu gün çok işim var .diye diye strese girmek üzereydim ki aklıma bi yerlerde okuduğum not geldi;akşam yatmadan önce ve sabahları kalktığıonızda iyi şeyler düşünün zihniniz aydınlanır.

bende öyle yaptım.bahçeli bir evde çocuklarımla oynarken hayal ettim kendimi
ne tuhaf olmasını hayal ettiğimiz hayatlar ,yaşadıklarımızdan çok farklı
neyse hüzün yok bu gün
ama şimdi de sıcak çikolata hayal ediyorum
oysa elimdeki sallama çayla yetinmek zorundayım...

25 Kasım 2008 Salı

KENDİNİ ÖZLEYEN HAYATIN OĞULLARI ve KIZLARI

"Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizin değildirler.
Onlar kendini özleyen Hayat'ın oğulları ve kızlarıdır.
Sizler aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir ama sizden değildirler.
Sizlerin yanındadırlar ama sizlerin malı değildirler.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla.
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Onların vücutlarını acıtabilirsiniz ama canlarını asla.
Çünkü onların canları geleceğin sarayında oturur ve sizler düşlerinizde bile orayı ziyaret edemezsiniz.
Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz ama onları kendinize benzetmeye kalkışmayın hiç.
Çünkü Hayat ne geriye gider ne de geçmişle ilgilenir.

"Halil Cibran'ın Ermiş adlı şiirinden alıntı...

24 Kasım 2008 Pazartesi

EV KADINLARININ BİR İŞİ BİLE YOK

bloğumla aynı başlığı taşıyan bu yazıyı buldum
bi de olayın bilimsel boyutunu okuyalım dimi .aslında okudukça umutsuz ev kadınlarına umut olmanın bile zorluğu ortaya çıkıyor
öyle kalın bir kabukki bu içine sokulduğumuz
KIRMASI ÇOK ZOR

Umutsuz ev kadınları
Füsun Saka

Ev kadınlarının kronik mutsuzlukları ve geleneklerden kaynaklanan sorunlar. Ev kadınları grubu psikiyatrik rahatsızlıklar açısından çok riskli…
Herkesin içinde, kendini gerçekleştirme potansiyeli vardır. Yani herkes, kendini bir şeylerle var etmek ister. Ev kadınları ise bu noktaya ulaşmak için en kötü noktada bulunuyor, çünkü öncelikle onların bir işi bile bulunmuyor.Geleneklerimizden gelen ilave sorunlar da ev kadınlarının, ev kadını olmalarından kaynaklanan sorunlarını iyice körüklüyor.. "kadının yeri evidir", "elinin hamuru ile erkek işine karışma", "kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin" gibi tarihimizden gelen yaklaşımlar kadınlarımızı hem ev kadını olmaya mahkum ediyor, hem de ev kadınlığını önemsizleştiriyor. İşte bu noktada ev kadınları giderek daha çok psikiyatrik problem yaşıyor. Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği, Psikiyatrlarından Dr. M. İrfan Coşkun, ev kadınlarının aslında çok önemli bir işleri olduğunu ama içinde bulunduğumuz toplumun onları işsiz gördüğünü belirtiyor. Coşkun, “Üretemedikleri için, içlerindeki yaşam enerjisi ve libido bundan olumsuz etkileniyor. Benlik değerlerinin düşük olması, kendilerini değersiz, işe yaramaz görmeleri, hayata ve kendilerine yabancılaşmalarına neden oluyor.Dolayısıyla ev kadınları grubu psikiyatrik rahatsızlıklar açısından çok riskli bir grup haline geliyor. Gerçekten de yapılan sosyo-demografik içerikli psikiyatrik çalışmaların sonuçları değerlendirildiğinde, ev kadını olmanın psikiyatrik hastalıklara yatkınlaştırıcı bir faktör olduğu görülüyor.Ev kadınlarının kendilerini bu monoton süreçten kurtarmaları gerekiyor. Kendilerine yaşamdan doyum alacak ve kendilerini başarılı hissettirecek yeni alanlar bulmaları lazım” diyor.Ancak, bir taraftan da başta eş olmak üzere, diğer aile bireylerinin de ev kadınlarına yönelik bir tutum değişikliğine gitmeleri gerekiyor. "sabahtan akşama kadar çalışıyorum, sense evde rahat rahat oturuyorsun" şeklindeki eş tutumu yerine, ev kadınlarının yaptıkları işin önemli olduğu, takdir edilmesi gereken bir pozisyon olduğu bakış açısıyla ev kadınları desteklenebilir.
Herkes kadına değer verdiğini söylüyor
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. DR. Orhan Doğan ise toplumda kadının değerinin, iyi bir anne, iyi bir eş olmayla koşut gittiğini belirtiyor ve “Tabii ki iyi bir eş, iyi bir ev hanımı anlamında ele alınıyor. Toplumda her kesim, kadına çok değer verdiğini söylüyor ama bunun doğru olmadığını biliyoruz. Kadına verilen değer ne? Kadına verilen değer ona yüklenen görevlerle aynı anlamı taşıyor aslında. Sosyo kültürel açıdan bakıldığında doğumda itibaren kadın ve erkekler arasında bir ayrım var. Erkek çocuklara değer veriliyor. Kızlar ikinci plana itiliyor. Daha sonra kadının yaşamına, kaynana, görümce, koca, elti gibi pek çok baskı unsuru katılıyor. Hele de kadın, ailenin en küçük geliniyse sülalenin günah keçisi oluyor. Ev kadını olarak çalışmayan bir kadınının varolma ve kendini gerçekleştirmesi ancak evinin içinde oluyor ve kadın doğal olarak evinde mutfağa sıkışıyor.Eviyle evli kadınlar-agorafobi adında bir kitap var. Orada, kadının kendini gerçekleştirmesi ev kadınlığı ile sınırlı deniliyor özet olarak.
Kadınların konuşma merkezi erkeklere göre daha gelişmiş olduğu için bu yeti de engellenirse sorun yaratıyor. Anlatım olanağı bulamayan kadının bedeni konuşmaya başlıyor ve yapılan araştırmalar ortaya koyuyor ki, Türkiye’deki depresyonlarda bedensel belirtiler ön planda. Depresyon belirtileri kadınlarda daha yüksek ikincisi, ayrı yaşayan ve boşanmışlarda daha da yüksek. Ve ayrıca, araştırmalarda ortaya çıkan şiddet oranları var. Türkiye’de Sivas ve Denizli’de yaptığımız araştırmalarda şiddet gören kadın oranı yüzde 52 bulunmuş. “Kaderimse çekerim” diyen kadın ise çok fazla” diyor.Kayıp duygusu
Psikiyatr Dr. Armağan Samancı da kadınların en çok yaşadığı sorunların başında depresyon ve anksiyete bozukluklarının geldiğini vurguluyor. Kadında depresyon yaratan ön önemli nedenlerden biri olarak, yaşamındaki bazı olaylar sonunda kayıplarının daha çok farkına varması gösteriliyor. Kadın 40’lı yaşlara geldiğinde, yaşamın getirdiği bazı sorunlarla bir anda yaşamının sıfırlandığını hissediyor. Bunun sonunda da psikolojik sorunlar başlıyor. Anksiyete bozuklukları da bu durumda devreye giriyor. Bunların içinde panikler, özellikle genelleşmiş anksiyete bozukluğu, kayıp korkusu, yıllarca özen gösterdiği ilişkisinin kopabileceği, onu duygusal olarak yitireceği sıkıntıları da oluyor. Evlik problemleri olanların çoğu ev kadınları. Ev kadınlığı en kötü meslek olarak kabul ediliyor. Takdir ve ilerleme anlamında getirisi olmayan bir meslek. Ve kişi, verici bir yapıya sahipse, bireyi de tüketebilen bir meslek. Böyle olunca bir de ilişkilerdeki ve zorluklarla ilgili problemler beklentilerin gerçekleşmemesi ilave olunca daha da sıkıntılı hale geliyor.
Ev kadını ve depresyonTürk kadınında, özellikle 30-55 yaş arası ev hanımlarında depresyon görülme oranı, erkeklerden 3 kat fazla oluyor. Birçok sağlık sorunuyla başa çıkmada erkeklere göre daha güçlü olan kadınlar, depresyona daha kolay yakalanıp, hastalığın yol açtığı olumsuzlardan daha kolay etkileniyor. Meslek dağılımı olarak da yüzde 35 oranında ev kadını depresyona yakalanıyor

11 Kasım 2008 Salı

ağır çekim yaşamak lazım

sabah son dakikada hızlıca kalkıyoruz yataktan
hızlı bir kahvaltının ardından alalacele işe gidiyoruz.
sohpetleri sıcak gülüümsemeleri geçiştirerek oturuyoruz işimizin başına.
Çabucak bitirmeye çalışıyoruz işimizi.
iş çıkışı hızlı adımlarla eve gidiyoruz.
hızlı bir şekilde yemek hazırlıyoruz.
herkes hemen masaya gelsin istiyoruz
herkes hemen yemeğini yesin
hemen masa toplansın,
hemen bulaşık yıkansında
bir an önce televizyon karşısındaki koltuğa uzanılsın

HAYATIMIZDAKİ STRESİN SEBEBİ BURDA GİZLİ İŞTE.

Bu hızın neresine sığdırabilirsiniz bol kahkahalı bir sohpeti
uzun sıcak bir sarılmayı
çocuğunuzla keyifli bir oyunu

Zavallı bedenlerimizi ve ruhlarımızı bu maratonda koşmak zorunda bırakıyoruz.
yazık değil mi

OYSA AĞIR ÇEKİM YAŞAMAK LAZIM

sabah normalinden yarım saat önce kalkıp,mis kokulu bir duş almalı
sıcacık samimi bir kahvaltı yapmalı en sevdiklerimizle
en güzel kıyafetler giyilmeli
mutlaka hafif bir makyaj yapılmalı
çıkarken aynada gülümsemeli
yürürken ağaçlara evlere daha dikkatli bakmalı
kocaman dolu dolu bir nefes almalı
yaşamaktan haz duymalıyız
geriye dönüp baktığımızda ailece oturulan ve doyumsuz sohpetlerin yapıldığı akşam sofralarını hatırlamalıyız.

du

8 Kasım 2008 Cumartesi

tüm bu mücadele fotoğraf karesinde tek başına görünebilmek için
anne olmak büyük bir avantaj ve ben bunu sonuna kadar kullanıyorum. düşe kalka yürüdüğüm yollardan tekrar geçiyorum.masumiyet parmaklarımın ucunda


küçücük bir domates onu mutlu etmişti.küçücük bir ayıya kocaman sevgi vermişti
yüzünde gizli bir zafer kazanmanın dinginliği.................



7 Kasım 2008 Cuma

neden umutsuz bu kadınlar

ortalama 50 yılı aynı mutfakta yemek pişirerek,aynı banyoyu 1 milyonuncu kez silerek,aynı yatakta aynı geceye yatıp aynı sabaha uyanarak geçirmek..................
işte ev kadınlarını umutsuz yapan bu.
kim ister yaşam hakkını heba etmeyi
her günü aynı olan bir hayatı yaşamak 25 yaşında ölen 80 yaşında gömülen birinin hayatını yaşamaya benzer.

sokaktaki insanların yüzüne bakın 25 yaş altı herkes ne kadar neşeli cıvıl cıvıl sizde öyleydiniz.,

mutluluğumuzu geri kazanalım başka yaşam şansımız yok.

şimdi yemek ve çamaşır suyu kokularından kurtulmanın tam vakti .

hayatımızı anlamlandıran her şeyi geniş zamanlarda yaşayalım.

umut etmek , özlemek ,bitmeyen hayaller kurmak ne güzeldi...

ev ,iş, çocuklar arasında koşturup duruyoruz . HAYATLA CEBELLEŞİYORUZ yoruluyoruz hırpalanıyoruz oysa hayat kendi yolunda akıp gidiyor.

ve öyle kısa ki aslında ömür . HİÇ BİR ŞEY VE HİÇ KİMSE UĞRUNA HARCANMAYACAK KADAR DA DEĞERLİ.

ev kadınlarının derin yanlızlığı ,umutsuzluğu hep etkiledi beni.ilk annemde hissettim bunu küçük bi çocukken. hüznü silmek istedim ondan başaramadım.

şimdi bütün umutsuz ev kadınlarına bakış açısı kazandırmak istiyorum.